Huzur Dolu Sığacık

Sığacık hakkında internette yazılmış yazılar bulmak zor değil. Fakat orada neler bulacağınızı anlatan, Kaleiçi sokaklarında gezerken neler hissedebileceğinizi anlatan yazıların sayısı az. Bu yüzden kısa bir araştırma sonucunda keşfettiğim ve gezdiğimde bana beklentilerimden fazlasını sunan bu küçük yeri ayrıntılarıyla anlatmak istedim.
Burayı cennet gibi bir yer ya da eşi benzeri olmayan bir yer gibi nitelemeyeceğim. Sığacık için bulduğum en güzel nitelemenin huzur dolu yer olduğunu düşünüyorum. Çünkü burası gerçekten huzur dolu. İnsanları kibar. İşletme sahiplerinin çoğu aile. Buradaki insanlarının çoğunun yardımsever olduğunu düşünüyorum. Belki de çok iyimser bakıyorum fakat edindiğim genel izlenim buydu.
Sığacık’ı Nasıl Buldum?
Ege kıyılarında Kuşadası’na yakın olan gezilecek yer ararken Sığacık diye bir yer olduğunu gördüm. İnternette burayı araştırdığımda burada organik pazar kurulduğunu antik kent ve tabiat parkı olduğunu gördüm. Hafta sonu gezilebilecek bir yer olarak not ettim. Daha sonra evlilik yıl dönümümüzde buraya gidebileceğimizi düşündüm. Nitekim burada bir hafta sonu kaldık ve sıkılacağımızı hatta erken bir vakitte buradan çıkıp Bafa Gölü tarafına gidebileceğimizi planlarken kendimizi buradan ayrılmayı istemez bir hâlde bulduk. Neden böyle olduğunu yazının devamında anlatacağım.
Konum ve Ulaşım
Sığacık, Seferihisar’a bağlı ufak bir yer. Buraya ulaşım İzmir içinden kolay olsa da başka bir şehirden gelmek istediğinizde birkaç araç değiştirmek zorunda kalacağınız için özel araçla gelmeniz daha kolay olacaktır. Ege kıyılarından gezerek buraya ulaşmak çok daha keyifli bir yol. Biz Kuşadası’ndan çıktık ve dolambaçlı kıyı yollarından geçerek buraya vardık.
Sığacık’a ilk girdiğinde sizi pek çok tabela yönlendiriyor. Kalacağınız yeri bulmak konusunda sıkıntı yaşamıyorsunuz. Google Haritalar uygulamasını da açarsanız hiç kimseye yer yön sormanız gerekmez. Çünkü zaten gideceğiniz yerler birbirine çok yakın. Hotel, motel, pansiyon apart ve daha pek çok seçeneğiniz var kalmak için. Burada bir de yat limanı bulunuyor.
İklim
Sığacık Ege iklimine sahip bir yer. Ekim ayında gündüz çok sıcak ve yaz gibi olmasına rağmen gece mont ile gezmek zorunda kalabilirsiniz. Hava durumunda yağışlı olacağına dair tahminler görsek de hava gün boyu çok sıcaktı. Sadece akşam ve sabaha karşı yağmur yağdı.
Sığacık Neden Özel Bir Yer?
Sığacık’ta binalar en fazla üç katlı. Burada hiç yüksek binalarla ya da apartmanla karşılaşmadık. Bütün evler müstakil. Siteler olsa da bunların içindeki ev sayısı az ve hepsi genellikle iki katlı. Ancak burada dikkat çeken unsur sadece evlerin iki katlı olması değil aynı zamanda çoğunun Kaleiçi’nde yer alması. Kale duvarlarını takip ettiğiniz zaman bu duvarların evlere ait olduğunu fark ediyorsunuz. Bu sokaklara giren kapıyı bulduğumuzda oldukça şaşırdık.
Kale, Teos’tan taşınan taşlarla yapılmış ve bu taşların bazılarında yazıtlar görmek mümkün. Sokaklara girdiğimde huzurlu olduğumu hissettim. Burada gezmeye başladığımızda tüm evlerin beyaz olduğunu ve herkesin evinin iyi görünmesi konusuna özen gösterdiğini gördük. Sanki bu evlere sahipleri çok iyi bakıyormuş gibi görünüyordu. Harika çiçek kokuları, pansiyonlardan, kafelerden ve restoranlardan gelen yemek kokuları, müzik sesleri… Ancak bunların hiçbiri diğerini örtmüyordu ve rahatsız edici düzeyde değildi. Burada harika bir denge kurulmuştu. Herkes birbirine yardım ediyor ve birbiriyle sohbet ediyordu.
Teknoloji buraya pek uğramamış gibiydi. Genellikle ulaşım için bisiklet kullanılıyordu. İnsanlar birbirlerine karşı oldukça kibardı. Ben orada olduğum süre boyunca sokaklarda kimsenin birbirine bağırdığını ya da gürültü yaptığını görmedim. Gezerken sadece ayak seslerimize karışan gülme seslerini ve sohbet eden insanların sesini işitiyorduk. Burada her evin kapısı, her evin penceresi ve her sokak fotoğraflamak istediğiniz manzaralar, nitelikler ve görünümler taşıyor. Tahta bir sandalye üzerinde uyuyan bir kedi, kafede oturan insanlar, kafe sahiplerinin özenle hazırladığı doğal kahvaltılar… Burada yaşayan insanlar kendi tavuklarının yumurtalarıyla ve kendi bahçelerinden topladıkları meyve ve sebzelerle, kendi yaptıkları zeytinlerle güzel kahvaltılar ve yemekler sunuyor. Burada hızlı yemek yani fast food bulmanız biraz zor.
Kaleiçi sokaklarında beyaz evlerde yaşayan insanlar kapılarını açık tutuyor. Biraz uzanıp içeriyi görebiliyorsunuz. Evlerin tümünde büyük avlular var. Bu avluların bazıları pansiyona, kafelere ve restoranlara dönüştürülmüş. Ancak bütünlük daima korunmuş. Gezerken “İnsan nasıl sadece bu sokaklarda gezerek huzurlu olabilir?” diye düşündüm. Sonra iki beyaz evin arasında bir arsa gördüm. Ufak bir arsaydı bu ve satılıktı. Buraya o beyaz evler gibi iki katlı bir ev yaptırmak istediğimi fark ettim 🙂 Sonra yanımızdan geçen ve bizim gibi gezen dört kişilik bir gruptan benim fikrime benzeyen sesler geldiğini duydum. Onlar da burada iki katlı beyaz bir evde yaşamanın güzel olacağından söz ediyorlardı. Haklılardı.
Sokaklarda gezerken buradaki bir kafede oturup bilgisayarlarımızı açarak çalışabileceğimizi düşündük. Böyle bir kafe bulmak zor olmadı. Sokaklarda beş on dakika gezdikten sonra kapısı çiçeklerle süslenmiş içerisi büyük bir avluya açılan bir kafe bulduk. Masalar, saksılarda çiçekler ve aksesuarlar o kadar iyi yerleştirilmişti ki burada insanın iyi hissetmemesi biraz zordu. Üstelik içerisi oldukça sessizdi. Sadece rüzgarın, yaprakların ve arıların sesi geliyordu. Bu seslere arada bir sokaktan geçen bisiklet sesleri ile insan sesleri karışıyordu. İnsanları dinlediğimizde birbirlerinin hâlini hatırını sorduklarını ve bu insanların yaşlı olduklarını anlıyorduk. Burada uzun süre oturduk ve buradan gitmek istemedik. Öyle ki insan burada hep kalabilir.
Sığacık Organik Pazarı
Pazar günleri Sığacık’ta organik pazar kuruluyor. Burası çok kalabalık oluyor. Fakat biz kalabalıktan pek rahatsız olmadık. Pazar bu beyaz evlerin olduğu Kaleiçi sokaklarda kuruluyor ve oldukça büyük oluyor. Bu beyaz evlerde yaşayan insanlar kapılarının önlerine tezgahlarını açarak ürünlerini satıyorlar. Burada satılan her şeyin doğal olduğundan emin olabilirsin. Zira buraya halden ürün getirilmesi yasak. Buradaki ev sahiplerinin sattığı ürünler kendi bahçelerinden toplayarak getirdikleri ürünler. Ayrıca bunlar sürekli denetleniyor. Organik biber, domates, salatalık, patlıcan, marul, maydanoz, nane, pırasa, enginar, börek, baklava, gözleme, turta, marmelat, reçel, salça, tarhana, yaprak sarma, lahana sarma…. Daha da sayabilirim 🙂 Satın alabileceğin o kadar çok şey var ki sanırım burada onları sayarak bitiremem. Ancak güzel kokulu sabunlar hakkında ayrıca yazmalıyım. Keselerin içine tane tane konmuş lavanta, gül, kavun, papatya kokulu sabunlar o kadar güzel kokuyordu ki almadan edemedim. Ayrıca eşek sütünden yapılmış gliserinli sabunlar ve kaya tuzundan yapılmış doğal deodorantlar da var. Yolun Sığacık’a düşerse bunlara mutlaka bak. Biz bir teyzeden bir kavanoz turşu satın aldık. Bunu kendisinin yaptığını söyledi ve eliyle evini işaret etti. “Evim işte burada.” dedi. “Sadece kapımızın önünde tezgah kurabiliyoruz. Başka yerde kuramayız.” dedi. Evinin kapısı açıktı. Onu dinlerken komşularımıza sokaktan geçen insanlara güvenmeyi özlediğimizi düşündüm. Birbirimize yardım etmeyi, çıkar beklememeyi ve birbirimizi korumamız gerektiğini düşündüm. Buradan ayrılmayı hiç istemedim.
Bu arada organik pazarda fiyatların semt pazarındaki fiyatlarla hemen hemen aynı olduğunu yazmalıyım. Belki bir iki lira fark edebilir. Fakat organik adı altında çoğu zaman internette gördüğüm fiyatlar gibi değil. Sebze ve meyveler dahil olmak üzere pazarda gördüğüm her şeyin fiyatı çok normaldi. Organik olmasına rağmen pahalı değildi.
Buradaki evlerin ve sokakların değişime kapalı olması çok iyi olmuş diye düşünmeden edemedim. Bazen değişime kapalı olmak iyi bir şey. Ancak elbette buranın sakinliği ve samimiliği herkese aynı görünmeyebilir. Büyükşehir insanıysanız ve şehir hayatını seviyorsanız, burası size istediğiniz dokuyu vermeyebilir. Yani iki katlı beyaz evlerle çevrili sokaklar sizde aynı düşünceleri ve etkiyi yaratmayabilir.
Teos Antik Kenti
Teos antik kenti Sığacık merkeze sadece üç kilometre uzaklıkta. Biz merakımızı gidermek için gezdik. Hava çok sıcaktı. Yanınıza su ve şapka almadan burayı gezmeye kalkmayın bence. 🙂 Teos tarla gibi bir yer. Kazılar henüz tamamlanmamış. Ancak o kadar geniş bir yer ki bir Agora’yı ya da Tiyatro’yu görmek için bir iki kilometre yürümeniz gerekiyor. Liman Kilisesi’ni görmek için daha fazla yürümek ve geri dönmek gerekiyor. Spor ayakkabıları ve spor kıyafetler olmadan gitmemeniz gereken bir yer. Ayrıca Teos Antik Kenti’nde tilki, gelincik, kertenkele bol bulunuyor. Biz meclisi gezerken bir yılana rastladık 🙂 Ancak daha sonra internette bir araştırma yaptık ve bunun bir oluklu kertenkele olabileceğini gördük. Bence bir yılandı 🙂 Siz yine de eşek arılarıyla ve kertenkelelerle çok karşılaşabileceğinizin farkında olun. Burayı görmeden ayrılırsanız pek bir şey kaybetmezsiniz bence. Evet tarihi açıdan önemi büyük ancak çoğu eser hâlâ toprak altında. Ancak yıllardır ayakta duran zeytin ağaçlarının gölgesinde dinlenebilirsiniz. Gövdelerine sarılıp onlara teşekkür edebilirsiniz. Hatta onlarla dertleşebilirsiniz. Çünkü sizi insanlardan daha çok dinleyecekleri kesin.
Ekmeksiz Tabiat Parkı
Burayı görmeyi çok istedim. Hatta Google Haritalar’da görünen yere kadar gittik. Ancak tam haritada bulunan yere vardığımızda kapalı demir bir kapı gördük. Etrafındaki yoldan dolaşınca da sahile uzanan toprakların üstünde bir otel inşaatı olduğunu gördük. Çalışan araçlar vardı. Keşke bu manzarayı hiç görmeseydim. O güzel doğaya ve ormana bunun yapılması çok kötü. O tabiatın hakettiği muamele bu değil. O kaliteli oksijenin, ağaçların, canlıların ve dengenin hakettiği muamele kesinlikle bu değil.
Nerede Ne Yenir?
Sığacık’ta yemek yiyebileceğiniz pek çok yer var. Üstelik çok pahalı değiller. Ben balık yemenizi öneririm. Kaleiçi sokaklarında bulunan restoranlarda da güzel ev yemekleri bulabilirsiniz. Kahvaltı için de Kaleiçi sokaklarındaki kafelerde çok seçenek var.
Nerede Kalınır?
Ben Sığacık’a gitme planını sadece bir gün önceden yaptım. Daha önce bir plan yapsaydım kalmak için motel seçer miydim, bilmiyorum. Fakat tekrar gitmek istediğimde motel seçmemem gerektiğini biliyorum. Burada bir ya da iki gece kalarak Teos’u, Pazar günleri kurulan organik pazarı ve Kaleiçi sokaklarını gezmeyi bitirebilirsiniz. Bence bu sokaklarda pansiyona ve hotele dönüştürülen evlerden birinde kalmak doğru bir seçim olacaktır.
Türkiye’de gezilecek çok güzel yerler var. Sığacık da onlardan biri. Küçük bir yer için uzun bir yazı oldu belki ama doğallığı ne kadar özlediğinizi fark etmenizi sağlaması, yüksek binaların ve betonun seni nasıl olumsuz etkilediğini size konuşmadan anlatması ve esas aradığınız ve şehirde bulamadığınız şeyin huzur olduğunu kapısı açık evlerin size göstermesi açısından düşündüğümde hiç de uzun olmadı.
Sığacık’tan ayrıldığımda huzurlu sokakları arkamda bırakmış gibi hissettim. Burada yaşama isteği ağır basıyordu. Buraya gezmeye gelen insanlar da aynı hissi yaşıyor mu bilmiyorum. Sığacık’ın hiç değişmemesi ve değişmeden kalması dileğiyle…